..::Alemdar Kasabasi:::..

sair

CUMA ŞAHİN (ÇAT CUMA)


HAYATI:

1934 yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak Afşin in ALEMDAR köyünde doğdu. Babasının çok kötü şartlarda yaşamasından dolayı eziyet içerisinde büyüdü. Köyün ramazan davulunu çalmakla ve bağlarını beklemekle geçirdi ömrünü bir müddet.

1957 yılında geçirdiği sinir felci sonucu şiirin gizine attı kendisini. Bu hastalığın etkisiyle şiirlerini yazmaya başladı.

Afşin Elbistan termik satralinin kurulmasıyla el parmaklarından sakat olan değerli şairimiz sakatlık kadrosundan işe girdi.

Sekiz çocuk babası olan Cuma şahin 2001 yılında hakkın rahmetine kavuştu.

Saygıyla anıyoruz .



YUVASI DAĞLAN KUŞLAR

Yuvası dağlan kuşlar
Uçar ama enemez ki
Irmak olsa dağlar taşlar
İçer ama kanamaz ki

Bilmem hangi avcı vuruk
Korkarım kanadın kırık
Yavrularım boynı buruk
İnsan acır kanamaz ki

Zalim avcı canım dağlar
Hangi tabib bunu bağlar
Yavrularım ha çeker ağlar
Anne kadar yanamaz ki

Şahin;im söylem yeter
Ayrılık ölümden beter
Viranede baykuş öter
Başka bir kuş tünemez ki !

HOŞGELDİNİZ

Hilal kaşlı,siyah gözlü
Dost merhaba hoş geldiniz
Ağır başlı, tatlı sözlü
Can merhaba hoş geldiniz

Yeşil afşinin gülleri
Binboğanın sünbülleri
Bal döker tatlı dilleri
Dost merhaba hoş geldiniz

Kimi lale kimi çiçek
Kimi cesur kimi köçek
Kalbi temiz sözü gerçek
Dost merhaba hoş geldiniz

Oklar için hazır yaylar
Yoksullara kardeş baylar
Fakirleri seven beyler
Dost merhaba hoş geldiniz

Hayırlı olsun jipiniz
Dosta açılsın kapınız
Şahini çırak yapınız
Bey merhaba hoşgeldiniz

Bakraçlı Şairimiz Osman KONAK ile Cuma ŞAHİN
arasında geçen atışma (10 KASIM 1975 TARİHLİ GAZETE ARŞİVİ.)

alemdar_beldesi.jpg

CUMA ŞAHİN
RAHMETLE ANIYORUZ.

ŞAİR YAZAR SERKAN DOĞAN

sekando_an.jpg

HAYATI
23:01:1983 Afşin doğumlu
Kahramanmaraş ın Afşin Alemdar Kasabasında.
doğup böyüyen şair yazar serkan DOĞAN
HER KİŞİ GİBİ HAYATIN ZOR ŞARTLARINDA OKUMAYI DEĞİLDE. CALIŞMAYI AİLESİNE BAKMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUĞU ÖNE SÜRMÜŞTÜR.
Serkan Doğan 10 kardeştir 6 erkek 4 kız dır
evli 1 erkek cocuğu var adı ASLANBEY.

UMUDUM YARIM DÜNDEN KALMA ÖZLEMLERİMLE

Bende mektup yazacağım!



seni ve yağmuru beklemek
ben bir denizin yolcuyum artık,arkamdakilere bir yere bırakıp buralardan terki diyar eyledim dün akşam sevdiğim,bir umudum vardı içimde küçükde olsa birer birer kayboldular gecenin o sisli karanlığında,hatırlarmuın ben geceyi çok severdim bir denizi biri benim gibi kapkara bir uçuksuz bucaksız tarif edilemiyor şekli ,ben yağmuru sevdim sen yokken yanımda bir gökyüzünde uçan martıları ne kaldı sen bana hatıra beklemekdeyim seni...o yağmur gözlerine bakdıkça bebeğim beni uzaklara hayaller dünyasına götürüyordun şimdi ise anlamsız bir boş mezar taşlarını ne kaldı senden geriye anladınmı bebeğim,oysa ben seni ne çok sevmişdim gökdeki ay yıldızlar vede yağmuru bekleyen bulutlar...

şair.yazar.serkan DOĞAN


SENDE Mİ?
Herkes bıraktı beni gitti herkes selam söyledi.Arkamdan herkes laf etti , sende mi yapacaktın bunu bana sende mi? Sana güvendim tek sevdiğim dedim sende kırdın beni sende mi yapacaktın bunu bana sende mi? unutmaz dedim ama bana giderken bi elveda bile demedin sende mi yapapacaktın bunu bana sende mi? Şunu bilki unutulanlar unutanları asla unutmazlar.Seni sevdim gönül verdim yanlış ettim çok ayıp ettin.Ben seni her zaman sevdim har zaman da seveceğim bunu billl...

şair.yazar.serkan DOĞAN

KUL HAMİT (HAMİT KOCA)

Kahraman Maraşın Afşin Kazasını bağlı Alemdar Köyünde 1916 yılında doğmuş babasının adı Bekir anasının adı Mehriban.



Bekir Ağanın 3 çift koşusu var idi kuraklık yüzünden iki sene ekinin batması dolayısıyla yine Afşinin Kuşkaya Köyünde arazisi bulunan berber Nuri isminde bir şahsın ortak darı ekerken Kul Hamit 11 yaşlarında Alemdar köyünden kuşkaya köyündeki pederine azık götürür idi, Mal veranı mevkine geldiği zaman dinlenmeye oturduğum yerde uyuyup kalmışım bir rüya aleminde geniş bir bahçe içerisinde 3 katlı bir binanın en üst katına çıktığım anda 1 bardak şerbet ile etkilendim. Bir köy imamıydım imamlığı terk edip ameliyat oldum ve bu eserimi sizlere sunmakla ömür boyu mutluluk duyacağım.

AMALİYET


Doktor beyim şusinemi

Yar Muhammedin aşkına

Derdim bu kadarmı çetin

Gör Muhammedin aşkına

Yandı karabağrım küllü

Neticem filimden belli

Garip gönlümü teselli

Ver Muhammedin aşkına

Kazam Afşin Maraş ilim

Uzakdan geliyor yolum

Kırıldı kanadım kolum

Sar Muhammedin aşkına

Meskanı darus selamda

Eşi yok levhte kalemde

Şu on sekiz bin alemde

Bir Muhammedin aşkına

Kavuşayım ihvanlara

Beni seven o canlara

Canım armağan onlara

Ver Muhammedin aşkına

Şükrolsun islamdır dinim

Türk oğluyum temiz kanım

Masa üzerine tenim

Şer Muhammedin aşkına

Kul Hamidim döker yaşı

Dünyada bulunmaz eşi

İki cihanın güneşi

Nur Muhammedin aşkına

KUL HAMİT

FAKİR ŞİİRİ


Nakledelim hallerini

Dinle hele bir fakirin

Yokluk bükmüş bellerini

Gözün ile gör fakiri

Yanılıpta hasta olsa

Muayene parası bulsa

Mangır yok reçete alsa

İyileştirmek zor fakiri

Daim gamlıdır gülmez

Ekmek parası bulamaz

Geberse kefen alamaz

Nalon torbayla sar fakiri

Yırtık pantolon bacağında

Çıplak çocuk kucağında

Et pişmişmi ocağında

Komşusundan sor fakiri

Kandık beylerin sözüne

Hep birden düştük izine

Rusların buz denizine

Sevk eyleyip sür fakiri

Boğulsun atın derine

Taş yesin ekmek yerine

Süründürme körükörüne

Topla birden kır fakiri

Kul Hamidim kez bulamaz

Yavan çorba tuz bulamaz

Derdin dese söz bulamaz

Kim korusun kör fakiri

KUL HAMİT

DİLİN İÇİNDE


Hakikatli kelam konuşur ise

Çok keramet var dilin içinde

Milletin ağzından geri alamaz

Söyleme sırrını elin içinde

Sevgili resulüm kıymetin bilek

Methinden acizdir insanla melek

Buyruldu şanına levlake levlek

Muhammed makbuldur kulun içinde

Aşık isen göğe çıkmalı ahın

Aşkını kalbinde taşı o şahın

Buldum kokusunu gülün içinde

Rasul göçtü sıddık oldu fakısı

Çıkmazdı kalbinden Allah korkusu

Gelirdi göğsünde kebap kokusu

Yanardı ciğeri külün içinde

Ömrü hayatında etmedi kusur

Var idi devesi üç binden küsür

Vardı hak yolunda büründü hasır

Kaldı Ebu Bekir, çulun içinde

Düşünsene Hattap oğlu Ömeri

Yaratmıştı mevlam, adalet eri

O zati şerifin gününden beri

Varmı bir adalet bulun içinde

Eyleyin zikiri lisanı kısman

Hakkın rahmetinden umud kesmen

Kuran okur iken hazreti Osman

Şehit oldu dört beş elin içinde

Kim memnundur bu dünyanın işinden

Kendi gelir ölüm gezer peşinden

Hazreti Ali yaralandı başından

Aktı al kanları kılın içinde

Cafer kanat taktı gençlik çağında

Bülbül konup ötemedi bağında

Hamza şehit oldu Uhut Dağında

Çemen eylediler şalın içinde

İki gözlerimden akıyor cahim

Erişse semayi yakacak ahım

Başı yok yatıyor Hüseyin şahım

Kerbela denilen çölün içinde

Yura deli gönül ölürsün er geç

Vereceksin tatlı canı zoru güç

Yatırıp kabire düzeller kerpiç

Vay gönül yalınız kalın içinde

Neler vardır Hamit kabire varki

O karanlık yerde olmazmı korku

Bir tarafdan azap bir yandan sorgu

Bilmem nasıl olur, halin içinde

KUL HAMİT

GEÇİNİLMEZ


Sizin ile geçinmek güç oldu

Nehak yere cana kıyın gavurlar

Hayvansanız kuyruğunuz ne oldu

Maymundan töredik diyen gavurlar

Açıp gözlerini ırkına baksın

İbret alamassa beşerden çıksın

O zaman kendine bir kuyruk taksın

Bu sözü ulusa yayan gavurlar

Bazıları böyle şaşıyor

Kendi ağzı ila kendi düşüyor

Dediğiniz evinizde yaşıyor

Sizin çıplattığınız bayan gavurlar

Pis ahlak vatana saçılıp çıktı

Kadınlar çarşıya açılıp çıktı

Gavur müslümandan seçilip çıktı

Kızını gelinini soyan gavurlar

Yeter Kul Hamidim yorulma boşa

Niçin cevheri çalarsın taşa

Mümin kardeşlere sözüm yok haşa

Buna cevap versin gavurlar



YALAN DÜNYA

Yörü yalan dünya sana

Geldim neyini aldım

Mihman oldum altmış sene

Kaldımda neyin aldım

Düştük nefsin izine

Kandım şeytanını sözüne

Mecazi aşk denizine

Daldımda neyini aldım

Gelmeyeydim sana keşke

Düştüm bir amansız aşka

On metre bezinden başka

Buldumda neyini aldım

Sana gelen memnunmu ola

Açtın üzerime bela

Kuru sevdaya müptela

Oldumda neyini aldım

Bulamadım ipucumu

Sarf ettim olan gücümü

Hani göster kazancımı

Aldımda neyini aldım

Ovalarda koşa koşa

Seğirttim dağlara taşa

Hamidi gezdirdin boşa

Ödlümde neyini aldım



ALİYE TAPANLAR

Gülünmezmi arkadaşlar

Şah Aliye tapanlara

Kula Allah denirmi

Yuh Aliye tapanlara

Şeriat yolundan azar

Çapkın çapkın misal düzer

Kusletmez cenabet gezer

Puh Aliye tapanlar

Koltuğunda çomça taşır

Yıkanmaz sırtını kaşır

Yaşadıkça inatlaşır

Çok Aliye tapanlara



ALLLAHTAN İSTEK

Onbeşer kat apartman

Her şehirde yapım olsa

Taksi ile gezsem hemen

Hizmetcimde cibim olsa

Bin petek sağsam balı

Dokuz sürüm tutsa çalı

İçi dolu altun dolu

Sekiz tane küpüm olsa

On oğlum yaylaya göçse

Gökdeliye çadır açsa

Kırk biçer ekinim biçse

Yüz naylon sapım olsa

Hastanelere girsem

Dertlilerin halini sorsam

İki araba ilaç versem

Bir kamyon hapım olsa

Fakirin halini soracak

Garibin gönlün görecek

Her gün sadaka verecek

Seksen tane kapım olsa

Hamit artırma zeynetin

İşle resulün sünnetin

Bir köşesine cennetin

Ufacık bir tapım olsa



YİNEDE ALLLAHTAN İSTEK

Manifaturacılık etsem

Üç yüz dükkan tarım olsa

Kumaş alıp kumaş satsam

İki milyon karım olsa

Döllerim kazanç bölüşse

Dostlarım bakıp gülüşse

Otuz sinemam çalışsa

On tane barım olsa

Kayseriyi yurt ederdim

Komşuları lort ederdim

İstanbula cort ederdim

Beş on tane körüm olsa

Dört aşık türkü söylese

Garip gönlümü eğlese

On oğlum yayla yaylasa

Altmış tane sürüm olsa

Kırkbeş otobüs yürütsem

Üstüne ipek bürütsem

Bin ağaç kayısı kurutsam

Çirim altmışbeş ton olsa

Latifedir bu sözlerim

Her gün maşuğum özlerim

Hakkı seyretse gözlerim

Musa gibi turum olsa

Beş yıl Medinede kalsam

Kıymetli Resulü bulsam

Kabeyi şerifte ölsem

Cenazem pirim olsa

Kul Hamidim doğrut yolun

Her daim iyilikte bulun

İstemezdim dünya malın

Cennetala yerim olsa

KALDI

Gülüşmeyin sözlerimi duyanlar
Asırda gerici hakka uyanlar
Elbise giymiyor sosyal bayanlar
Temiz vucutları açıkta kaldı

Eben anan böylemiydi divane
Sen benzersin soyulmuş soğana
Kollar açık donlar çıkmış tavana
Gençlerin gözü haramda kaldı

Kimi gider avrupada dolanır
Anarşistler şu toprakta dolanır
Moskovadan yal gelir yalanır
Namusumuzun dördü uçakta kaldı

Gayet yüksektir Türklerin şanı
Bilnurdan temizdir ırkımın kanı
Fesat torbasının yerinitanı
Bu yoldan ayrılanlar açıkta kaldı.

Yeter kul Hamitim uzatma sözü
Ortayı takip et atanın izi
Kurtarırsa Allah kurtarır bizi
Büyük umudumuz sancakta kaldı


DÜŞTÜK

Hanım çıplak önde gider
Efendisi peşin güder
Dölden kötek yiyor peder
Ne çirkin zamana düştük

Ne erkekler usul gözler
Ne kadın mahremini gizler
Açık çıplak gezer kızlar
Ne çirkin zamana düştük

Her gün işler katılıyor
Kurbağalar satılıyor
Terazide tartılıyor
Ne çeşit asıra düştük

Kaplumbağ saltık oldu
Tereyağ kıtlık oldu
Eşekler etlik oldu
Ne tuhaf asra düştük

Kul Hamit durup gözetir
Asrımızı kim düzeltir
Kız kırkar oğlan uzatır
Ne biçim zamana düştük
KUL HAMİT

***********************************************

hanifi_kara.jpg

*********************************************
HANİFİ KARA


Hanifi KARA 1945 yılında Afşin'in Alemdar Beldesi'nde doğdu.İlkokulu doğduğu belde de, ortaokulu Elbistan'da Öğretmen okulunu ise Gaziantep'te okudu.
1965'de sınıf öğretmeni olarak göreve başladı.
1987 yılında, AÖF Önlisans Bölümü'den mezun oldu.Aynı yıl, Fatih İlköğretim Okuluna Müdür olarak atandı ve 1994'te emekliye ayrıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği Üyesidir.
Şiirleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış olup, her derece de ödüller almıştır.
Halen, ERTV'de Bir Konu, Bir Konuk programı ve Bizim Elbistan Gazetesi'nde Gel de Yazma başlığı adı altında köşe yazıları yayınlanmaktadır.
Şairin yayınlanmış şiir kitapları:
Güneş ve Yarasalar(1995), Gönül Pınarından Damlalar(1996), Yüzdeki İmza(1997), Taşlar Toprağa Bağlı(1998), Bir Avuç Özgürlük(1999), Söze Vuran Dalga(2000), Aynadaki Görüntü(2001), Kalemin Gizlediği(2002), Adın Saklı Durur(2004) ve PİPETLEME(2005).

Çanakkale Destanı

-Şehitlere ithaf-

Onsekiz Mart günü Çanakkalede
Bulut ağlar, toprak ağlar, yol ağlar.
Bir metre kareye altı bin mermi
Vatan ağlar, millet ağlar, kul ağlar.

Kumkale, Kanlısırt denilen yerde
Arada kalmadı ölümle perde
Cana can, dişe diş, Seddülbahirde
Anam ağlar, bacım ağlar, el ağlar.

Boğduk hâinleri gemiyle suda
Küfrün askerine ders oldu bu da
Bin dokuz yüz on beş, Geliboluda
Bülbül ağlar, gülşen ağlar, gül ağlar.

Mehmetçik cephede dâima önde
Dünya dilin yuttu bil ki o günde
Vurulan düşüyor Conkbayırı’nda
Şehit ağlar, gâzi ağlar, dil ağlar

Allah nidâları düşmez dilinden
Dünyada cennetin koklar gülünden
Ölse de tüfeğin vermez elinden
Feryat ağlar, figan ağlar, tel ağlar

Seyit Onbaşıyı bilmem yer, yer mi?
Melekler kabirde Rabbin kim der mi?
Havada çarpışır atılan mermi
Tüfek ağlar, kılıç ağlar, kol ağlar.

Kim durur ki, Mehmetçiğin önünde
Haclı sürüleri kaçtı sonunda
Anafartalarda, Arıburnunda
Sıla ağlar, gurbet ağlar, yıl ağlar...

Yırtık bir elbise yamuk bir miğfer
Nerdeyse cephede kalmadı nefer
Aman Allah aman bu nasıl zâfer!
Zırhlı ağlar, gemi ağlar, sal ağlar...

Hanifi Kara

Anne

Tada tada anladım ki
Şefkât dolu özün anne.
Her an yüklü bulut gibi
Yaş doludur gözün anne.

Onun gönlü ne de ince
Cennet ayağında dince
Hele tebessüm edince
Ne güzeldir yüzün anne.

Gönül direğine astık
Sevdik bağrımıza bastık
Dünyada en güzel yastık
Baş koyduğum dizin anne.

Emzirdiğin, yuduğun an
Bir öpücük konduğun an
Candan 'canım' dediğin an
Ne tatlıdır sözün anne.

Herkes kıymetini bilsin
Eğilmesin yüzün gülsün
'Bir gün' değil her gün olsun
Güzel günler sizin anne...

GÖNÜL FAYI

Tatmayan ne bilir aşk depremini
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.
Öyle sarsıyor ki, her bir nefesin
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.

Ceylan gibi ne alımlı yürürsün
Peşin sıra sürüm sürüm sürürsün
Her an artçı şokla sarsar durursun
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.

Sevdâmız fâş olur, gel çekme pimi
Kimisi kıskanır, deli der: kimi
Aşkın şerha şerha yarar kalbimi
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.

Baş aşağı sarkaç gibi sarkarım
Dehşetinden paniklerim, ürkerim
Seni kaybetmekten her dem korkarım
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.

Titreşip duruyor sismograf yayı
Kırılmaya hazır gönlümün fayı
Kandilli ölçemez, bu sarsıntıyı
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.

Aşkın koru ile doldukça özler
Birden değişiyor söylenen sözler
Merkez üssü ise, o kara gözler
Sen, benim gönlümün fay hattındasın.

Bir gün gelir, büklüm büklüm bükülün
Toz, toprakla dolar zülfün, kâhkülün
Sağlam yapış bana, yoksa yıkılın
Sen, benim gönlümün fay hattındasın...

Hanifi Kara


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol